İşletmenizin sürdürülebilirlik hedeflerini somutlaştırmak ve rekabet gücünü artırmak adına, yerel üreticilerle kurduğunuz iş birlikleri büyük önem taşır. Bu tür ortaklıklar sayesinde tedarik zinciri kısalır, lojistik kaynaklı çevresel etkiler azalır ve işletmenizin sürdürülebilirlik politikaları güç kazanır. Ekolojik üreticilerle çalışmak, sürdürülebilir üretim prensiplerinin kurum kültürünün doğal bir parçası hâline gelmesine katkı sağlar. Böylece yalnızca çevreyi korumakla kalmaz, aynı zamanda bölgenizdeki yerel işletmelerin ekonomisine de doğrudan destek vermiş olursunuz.
Bugün yaptığımız her tüketim tercihi, gelecekte nasıl bir dünyada yaşayacağımızı doğrudan şekillendirir. Bu nedenle, sorumlu tüketim alışkanlıklarını benimseyerek çevreye, topluma ve ekonomiye olan etkilerimizi pozitif yönde dönüştürmemiz mümkündür.
Modern çağda doğal kaynakların tükenme hızı giderek artarken, çevresel riskler ekonomik sistemleri ciddi şekilde tehdit eder. Bu doğrultuda şirketler, hem verimlilik hem de çevresel sorumluluk ekseninde yeni ve sürdürülebilir çözümler arayışına yönelir.
Gelir akışını tek bir kaynağa bağlayan bireyler, küresel düzlemde yaşanan ekonomik belirsizlikler karşısında finansal açıdan savunmasız kalabilir. Bu noktada devreye giren pasif gelir yaklaşımı, bu tür mali problemleri bertaraf etme imkânı sunan etkili bir stratejidir.
İşletmenizin sürdürülebilirlik hedeflerini somutlaştırmak ve rekabet gücünü artırmak adına, yerel üreticilerle kurduğunuz iş birlikleri büyük önem taşır. Bu tür ortaklıklar sayesinde tedarik zinciri kısalır, lojistik kaynaklı çevresel etkiler azalır ve işletmenizin sürdürülebilirlik politikaları güç kazanır. Ekolojik üreticilerle çalışmak, sürdürülebilir üretim prensiplerinin kurum kültürünün doğal bir parçası hâline gelmesine katkı sağlar.
Bugün yaptığımız her tüketim tercihi, gelecekte nasıl bir dünyada yaşayacağımızı doğrudan şekillendirir. Bu nedenle, sorumlu tüketim alışkanlıklarını benimseyerek çevreye, topluma ve ekonomiye olan etkilerimizi pozitif yönde dönüştürmemiz mümkündür. Peki, bireyler ve işletmeler olarak sorumlu üretim ve tüketim süreçlerine nasıl katkı sağlayabiliriz?
Modern çağda doğal kaynakların tükenme hızı giderek artarken, çevresel riskler ekonomik sistemleri ciddi şekilde tehdit eder. Bu doğrultuda şirketler, hem verimlilik hem de çevresel sorumluluk ekseninde yeni ve sürdürülebilir çözümler arayışına yönelir. İşte bu noktada, döngüsel ekonomi yaklaşımı sürdürülebilirliğin anahtarı olarak öne çıkar.
Gelir akışını tek bir kaynağa bağlayan bireyler, küresel düzlemde yaşanan ekonomik belirsizlikler karşısında finansal açıdan savunmasız kalabilir. Bu noktada devreye giren pasif gelir yaklaşımı, bu tür mali problemleri bertaraf etme imkânı sunan etkili bir stratejidir. Doğrudan zaman ve emek karşılığı elde edilen kazançların aksine pasif gelir, çalışma süresiyle birebir bağlantılı olmayan, sürdürülebilir getiri modellerine dayanır.
Girişimcilik yolculuğunuz için büyük sermayelere ihtiyaç duymadan da etkili adımlar atabilirsiniz. Teknoloji ve dijital platformların sunduğu imkânlar sayesinde sermayesiz iş fikirleri, her zamankinden daha erişilebilir hâle gelmiştir. Bugün sıfırdan iş kurma fikirlerini hayata geçirmek isteyenler için çok sayıda fırsat bulunur. Önemli olan; doğru fikri seçmek, kendi yeteneklerinizi iyi analiz etmek ve sürdürülebilir bir gelir modeli oluşturabilmektedir.
Remote; işveren tarafından verilen görevlerin, teknolojik araçlar kullanarak iş yeri dışında yerine getirilmesidir. Son zamanlarda popülaritesi artan çalışma sistemi, “uzaktan çalışma” şeklinde de adlandırılır. Çalışanlar bu sistemde fiziksel ortama bağlı değildir. Çok daha esnek hareket edebilme şansına sahiptir.
Kadın girişimciliği, son yıllarda iş dünyasının sınırlarını dönüştüren yapısal bir değişimi temsil etmektedir. Üstelik bu dönüşüm, yalnızca ekonomik aktörlerin çeşitlenmesiyle sınırlı kalmaz; üretim modellerinden sosyal etki alanlarına kadar pek çok farklı boyutta kendini gösterir. Özellikle sürdürülebilirlik ekseninde gelişen yeni iş modelleri, kadın girişimcilerin ortaya koyduğu değerlerle yeniden şekillenmektedir.
Ücretsiz izin, çalışanın iş sözleşmesi devam ediyorken ücret almadan belirli bir süre işten uzak kalmasıdır. İş Kanunu tarafından çalışana verilen bir tür hak olan izin çeşidi, işyerinin korunmasını da sağlar. Bu nedenle işveren için de bir hak olarak görülebilir. İznin kullanılabilmesi için çeşitli şartların yerine getirilmesi gerekir. Bu şartlar, çalışan ve işveren tarafından ücretsiz izin hakkının kötüye kullanılmasını önler.
İhtarname, taraflar arasında doğmuş hukuki uyuşmazlıkların çözümüne yönelik olarak düzenlenen yazılı bir bildirimdir. Resmî nitelik taşıyan ihtarname, hakların korunması, yükümlülüklerin hatırlatılması ve anlaşmazlıkların çözümlenmesi için ilk aşamadır. Hukuki süreçlerin başlangıcında önemli rol oynayan bu belge, çoğunlukla noter aracılığıyla düzenlenerek muhataba iletilir. İhtar çekme sürecine dair bütün merak ettiklerinizi sizin için derledik.
Geleceği şekillendiren en önemli kavramlardan biri olan sürdürülebilirlik, kaynakları bilinçli kullanarak çevresel, sosyal ve ekonomik dengeleri korumayı amaçlar. Günümüzde şirketler yalnızca kar odaklı değil; aynı zamanda sürdürülebilir bir gelecek hedefiyle hareket ederek yatırımlarını bu doğrultuda şekillendirmektedir.Peki, sürdürülebilirliği anlamak ve hayata geçirmek gerçekten yaşam kalitemizi artırabilir mi? Gelin, ekonomide sürdürülebilirlik kavramının temellerini ve iş dünyasındaki somut yansımalarını birlikte inceleyelim.